Kemençe 5 bin yıllık Türk çalgısı

Tatlısından peynirine, yoğurdundan ayranına kadar Türkiye’ye özgü her ürünü kendine ‘patent’ edinmeye çalışan Yunanistan’ın şimdi de kendi kültürüne özgü olduğunu iddia etmeye çalıştığı ‘kemençe’nin 5 bin yıldır Türk tarihinde yer aldığı açıklandı


Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necati Demir, Karadeniz’in eğlence simgesi olan kemençenin 5 bin yıllık tarihi olduğunu söyledi.
Yaylı sazlar içerisinde yer alan kemençenin Orta Asya kökenli olduğunu, buradan Türk göçleriyle birlikte Avrupa, Asya ve Afrika’ya yayıldığının anlaşıldığını belirten Prof. Dr. Necati Demir, Türk boylarının kemençeye farklı isimler verdiğini belirtti.

Prof. Dr. Demir, “Kemençenin belirlenebilen ilk biçimi hayvan tırnağı, kabak ve oyulmuş kutlu ağaçlarla yapılan, gövde kısmı tay ve deve derisinden oluşan ıklıgdır. Bu söz şor Türkçe’sinde ık kemençe (kemençey yayı), Hakas Türkçe’sinde uk; Koybal Türkçe’sinde ıık, ıyık kemençe, Tuva Türkçe’sinde igil (iki telli kemençe), Teleüt Türkçe’sinde ‘ikkili’ kemençe biçiminde söylenmiştir. Bu çalgı Kıpçaklar tarafından ıklık ismiyle Mısır’a götürülmüştür. Kemençeye Orta Asya’da kıyak, gıçak, gırçak, giççak, giççik, gijjak isimleri de verilmiştir. Kırgız Türkçe’sinde kıyak çalgı anlamındadır” dedi.
Rize ve yöresinde yapılan saha araştırmalarında kemençeye cili, cilili denildiğini, bu durumun iklig kelimesinin bölgede iğliğ biçimine geldiğini gösterdiğini ifade eden Prof. Dr. Demir, “Artvin ve Rize yöresinde kemençenin ilk şekillerinin ismi ıklık/yığlık, igil/yigil’in cili, cilili biçiminin yaygın olarak söylenmesi, Karadeniz’in Doğu kısmında Kuzey Türklüğü’nün etkisini ortaya koymaktadır. Rize ve Artvin yöresi ağızlarıyla Karadeniz’in kuzeyinde kalan bölgelerin en önemli özelliklerinden biri kelime başındaki y–c değişikliğidir. Rize ve yöresi ağızlarında kullanılan kelime, bu çalgının Orta Asya’dan iklik>ığlığ>yiğliğ>cığlığ>cili/cilili ismiyle getirildiğini, bu bölgede isimlendirmede değişiklik yapılarak kemençeye dönüştürüldüğünü açıkça ortaya koymaktadır” diye konuştu.

13. ve 14. yüzyıllarda Kuman Türkleri’nin kemençeyi müzik aleti olarak kullandığı, 18. yüzyılda Osmanlı sarayını anlatan minyatürlerde kemençe çalan kadınlara rastlandığını, 17. yüzyılda ıstanbul’da kemençe çalındığı ve diğer çalgılar arasında yerini aldığını açıklayan Demir, “Kemençe Karadeniz’in kuzeyinde yaşayan Gagavuz Türkleri’nin de çalgısıdır. Onların hora/horu oyunlarına eşlik eden çalgılardan biri de kemençedir. Türkler ve mübadeleyle gidenler tarafından Yunanistan’a da götürülmüştür” şeklinde konuştu.

Related Posts