Akçaabat’ta eczacılık yapan Sıtkı Ocak’ın dedesi Hoca’yı yakından tanımakta olup annesi ve dayısı onun elinde büyümüşlerdir. Annesi Asiye Ocak Hoca’nın hizmetini görür, onun saçını sakalını yıkar, yedirip içirirmiş. Bir gün Hoca aniden gelmiş. Asiye Hanım ona ikram edebileceği yemeği olmadığından içinden ‘gidip komşudan yağ, yumurta, ekmek alayım’ diye düşünüp kapıdan çıkarken, Hoca;
-Kızım Asiye gel, dolapta ekşimiş fasulye ile ekşimiş yoğurt var. Onları bana getir … der.
Asiye Hanım bunları nereden bildiğini düşünüp, şaşırır ve bozulmuş yiyecekleri getirir. Hoca iki yemeği birbirine karıştırıp içine tükürdükten sonra yer.
——————————————————————————–
Sevim Eyüpoğlu’nun anlattığına göre;
Es…. adında bir komşumuz vardı, fakirdi yaşlıydı ama gözü Hoca’daydı.
Kadın karısını bıraksın da kendisini alsın diye Hoca’ya büyü yaptırmış. ışte o gün Hoca eve geldi mutfağa girdi ama sıkıntılı bir hali var.
-ıçimde bir sıkıntı var. ıçimde bir sıkıntı var! Diye bağırıp duruyor.
Mutfakla holden yarım metre aşağıda bir taş vardı, eşikte. O taşın üstüne basılarak inilip çıkılırdı. Hoca o taşı göstererek,
-Kaldırın bu taşı, dedi.
Kaldırıp baktılar ki taşın altında büyü var. Sonradan kadın bunu itiraf etti