KEMENÇE
Bu çalgı, Karadeniz’in en tipik özelliklerinden biridir. “ kemençe “ sözcüğünün “ kemen “’ın bir türevi olduğu ya da küçültme eki almış bir şekli olduğu söyleyebiliriz. Saygun’ a göre aynı çalgı aleti Rize’de “ kemane “ya da “ kemendze “ adlarını da alır (*1) “ Kemendze “ yöre ağzındaki bir fark olarak açıklanabilse de “ kemane “kesinlikle “ keman” kelimesinin küçültme hali almış ekidir. Batı müzik dünyasının en önemli kaynaklarından biri olan Grove müzik ansiklopedisindeki kemençe maddesi bu çalgıyı şöyle tarif eder.*
Kamancheh ( K’aman,kamancha, kamanja, k’emanch’ a, kemanche, kemence ) (farsca; ‘küçük yay’ )
Bu terim, ıran, Kafkasya ve Türkiye’de bulunana keman çeşitlerine atfen kullanılır. “ Kamancheh “ sözcüğü yazıtlara 10. yüzyıla kadar gider ve bu enstrüman Bizans’a 11. ve 12. yüzyıllarda Anadolu yoluyla ulaşmıştır. Arap ( “ Kamanja “ancak başka alternatif isimler daha yaygındır ) ve balkan ülkelerinde de benzer çalgılar bulunur.*(2)
Aynı maddede bizim konumuz olan çalgıdan da şöyle söz edilir;
Doğu Karadeniz bölgesinin kemençesi bazen “ Karadeniz kemençesi “ olarak da anılır. Türkiye’nin Batısında yaygın olan kemençe ise doğu Ege deki Yunan “ Lira” sına benzerlik gösterir ve bazen fasıl kemençesi ya da kemençe rumi olarak anılır. Bu ensturaman armut biçimindedir. Üç metal ya da üç bağırsak teli vardır ve bunlar yandan tırnakla çalınır. Çalgı ya kemençenin dizinde tutulur ya da göğsüne dayanır ve yay ( viyolonsel gibi ) çekilir, Bu tür kemençe genellikle fasıllarda çalınır ve kemanın popülaritesinin artmasından dolayı giderek yaygınlığını kaybetmektedir.*(3)
Soyguna göre bu çalgının boyu ortalama 50 santimetredir. Ölçüsü aldığı bir başka ensturaman, kitabında 56,9 santimetre olarak geçer. Bir başka kaynak, kemençenin boyunun 40’tan 60 santimetreye kadar değiştiğini belirtir.*(4)
Çalgının gövdesi dut, ceviz, erik, Akçaağaç ( kelebek ),Limon, sarmaşık ve pelesenkten oyularak yapılır. En iyi enstüramanlar ardıç ve duttan yapılır. Sarmaşık
ağacı çalışır ve dut ile erik nemden etkilenir. Çalgının kapak ya da göğüs kısmı ise çam veya köknar ağacından yapılır. Köprü için Akçaağaç ( kelebek ) kullanılır ve aynı kemanda olduğu gibi çalgının en ince telinin altında yer alan bir can direği vardır.
Kemençenin yayı gül, abanoz, şimşir ya da tik ağacından yapılır veya yay şeklinde yada düzdür. Yayın boyu 45 ile 60 santimetre arasında değişir. Kemençe yayının kemanınkinden daha basit bir mekanizması vardır. Kemanda vidalı bir germe mekanizması bulunana kök kısmının yerinde basit bir şekilde kıllar, sarılmış bir deri ile yaya bağlanır. Yay tutuşu aynı alman kontrbas yay tutuşu gibidir, ancak kemençede bu yay tutuşu kılları germe vazifesi görür, gerçi, görünüşte daha zarif olsa da fasıl kemençesinin yay da aynı mekanizma ile çalışır ve Karadeniz kemençesinin yayıyla neredeyse aynıdır.
Kemençenin üç teli vardır. En incesi çeliktir ve zil adını alır. Zil burada en ince anlamda kullanılmıştır, Aynen “ zil zurna “ da olduğu gibi. Orta tel bağırsaktır ve sağır adını alır, en kalını yine bağırsaktır ve adı bom’ dur.ki genellikle açık tel olarak çalınır.
1
Gerçi kemençenin birçok değişik akort şekli olsa da, genellikle kemençenin üç teli birbirine dörtlü aralıklar ile çekilir. Akort şekilleri, genellikle sol, do, fa,’dan mi, la, re’ ye kadar değişir. Kemençenin bunca değişik akorduna rastlanmasının nedeni olarak, kemençenin ses genişliği gösterilebilir. Birçok kemençeci hem çalıp hem söylediklerinden, en ince teli kendi seslerine göre akort eder ve alt iki teli bunun birer dörtlü aralığı altına çekerler. Kemençenin çabuk ve aralıksız ( moto perpetuo ) çalma tarzının horon dansıyla büyük bir bağıntısı bulunsa da, ensturaman solo olarak da aynı biçimde icra edilir.
Kemençe oturularak da ayakta da çalınabilir. Oturarak çalındığında bazen sol diz üzerine konur, bazen de iki diz arasına da tutulur, ayakta çalındığında ise, hiçbir yere dayanmadan yalnızca sol elde tutulur.
Genellikle iki tel aynı anda çalındığında, kalın olanı açık tel olarak bırakılır, bazen tellerin incesi açık da kalabilir, Bazen de ikinci tel açık bırakılmayabilir ki bu durumda pareler dörtlüler ortaya çıkar. Ancak üst iki tel ya da alt iki tel beraber çalındığında en kalın olan bam teli genellikle açık bırakılır. Dilimizde “ birinin bam teline basmak” olarak geçen ve yanlış bir söz veya hareket ile birini kıdırmak” anlamına gelen bir atasözümüz bile vardır. Kültürümüze bu şekilde girmiş olan çalış tarzı, kemençe gibi bazı halk çalgılarının en kalın telinin geleneksel olarak pratikte açık bırakılması diye tanımlanabilir.
Enstrüman Dörtlülerle akort edilmesi nedeniyle kemençede armonik dörtlü aralığı baskın karakterdedir. Ancak bu armonik dörtlüler dışında üçlü, beşli, altılı ve yedili aralıkları da yaygındır.*
Bir eserde horon kullanıldığında, ya da alıntısı yapıldığında bu dans, karekrterestik olarak kendisini hemen belli eder. 7/8 lik ya da 7 /16 lık zaman, tekrarlanan ritmik fiğürler ve biteviye on altılıklar bu dansın ve kemençenin haberleridir. Saygun, bu dansı keman eserlerinde sıkca kullanmıştır.
Keman, kemane, kemence; Türkçe’de keman sözcüğü ( kökeni Avrupa olan bu ) çalgıyı tanımlamamaktadır. Ancak Avrupa’ dn getirilmiş ve bazı bölgelerimizin köylerine dahi sızmış olan bu ensturamanın akort ve çalınış tarzkları hatırı sayılır değişikliğe uğranıştır, Gerçektende normalde üç, beşliyle yapılan kemen akordu, köylerimizde iki beşli ve bir dörtlü şekline çevrilmiştir. Bu akord tarzını şehirli olan Türk sanat müziği icracıları da benimsemişlerdir, Tamamen köylü şarkıcı- kemancının swsine göre yapılan akortta da diyapozunun hiçbir rolü olmaz. Köylüler hem çalar hemde söylerler. Bu onlar için çok kolay bir işlemdir. Kemanı omuzları yerine, ya neredeyse dikey olarak dizlerinin üstünde tutar, yada bu çalgıyı iki dizin arasına sıkıştırırlar. Enstüraman’nın bu çalım şekli yayında yatay olarak tutulmasına neden olur ve yayda gerekli olan gerginlik parmaklarla ayarlanır.*
Normal kemandan ayrı olarak, köylüler, yayları değişik biçimlerde olan ensturaman çalarlar. Burasının Türkiye’deki çalgıların ayrıntılı tartışma yeri olmadığını göz önüne alarak, kendimi sınırlayarak “ kemen “ sözcüğünün bozulmuş şekli olan üç telli kemençeden, ve yine üç telli olan “ heğit yada eit’ten ( sözcüğün Macarca’da keman anlamına gelen “ hegedü “ ye benzerliğine dikkat ) bahsedeceğim.
ıki çeşit kemençe vardır; biri Türk sanat müziğindeki çalgıdır ki ( fasıl kemençesi ) bunu köylüler bilmez. Öbürü ise Karadeniz’in doğusunda bulunan bir yaylı halk enstüramanıdır ( Karadeniz kemençesi ). Bu iki çalgı da yaylı ve üç tellidir.*(4)
Saygun belirttiği gibi, halk müziğinde kemençe ve kemanın icra tarzları çok benzer hatta aynıdır. ıcracının çalarken söylemesi, çalgının ince telinin icracının sesine göre akordu, akorda dörtlü aralığının kullanılması, çalgının tutuş biçimi ve yaylarının mekanik benzerlikleri bizi bir sonuca getirir, keman ya da kemençe, çalgısının cinsi ne olursa olsun, halk müziğinde bu iki ensturamanın icra tarzları şaşırtıcı benzerliktedir.
Trabzon’da Vakfıkebir, Akçaabat, Tonya, Maçka, Sürmene de kemençe yapımcıları bulunmakta ve bu mesleği hiçbir eğitim almadan sürdürmektedirler. her ilçede yapılan kemençenin yapısı bölgeye göre farklılıklar göstermektedir. Trabzon’daki kemençe yapımcılarının kemençeye başlarken yapım konusunda, çalgı yapım eğitimi almadan deneme yanılma yöntemi ile kemençeyi ortaya koymuşlardır, Trabzon merkezde kemençe yapımı konusunda son yıllarda ciddi bir çalışma yapılmadığı ve kemençe yapımının eskiye oranla kaybolduğu görülmüştür, genellikle ilçelerde teknik araçlardan yararlanmadan keser ve testereyle çalışan ustaların kemençe yapımı ağırlık kazanmıştır,
Trabzon’un doğusundan batısına kadar olan ilçelerdeki kemençe yapımcılarını inceleyecek olursak;
MAÇKA ıLÇESı ;
Eyüp EYÜBOğLU kemençe yapmasını ninesinden öğrenmiş, bahçelerinden kestikleri erik ağacından ninesinin verdiği ölçüleri kullanarak ilk kemençesini1973 yılında yapmış,1978 yılında standart ölçülerde kemençe yapma çalışmalarına başlamış.
Bu bölgede Kemençe yapımında tercih edilen ağaç erik daha sonra ardıç geliyor, ağaçlar Artvin Ziğana bölgesinden geliyor. bu ağaçların tercih edilmelerinin sebebi ses titreşimini iyi vermesinden kaynaklanıyor. Dut ağacı kemençede iyi ses ve kurak aylarda da iyi netice veriyor,dut ağacı kış aylarında özellikle deniz kenarı olan bölgelerde, etkilenmektedir, ses özelliği bozulmaktadır, kurak zamanda elde edilen ses rutubetli ortamda elde edilememekte ve çalgıda akort sorunu çıkmaktadır,
Kemençede en makbul ağaç sarmaşıktır, bunun özelliği insan sesine kolaylıkla akort edilişidir, diğer ağaçlarda bu geçerli değildir, değişik tonlarda çalmak için kemençe kasnağını ince bırakmak ya da kalın almak gerekmektedir, bunun dışında kapaktan ayarda yapılır.
şekil (6) da Akçaağaç( yaylı sazlarda en tercih edilen ağaçtır ) kabataslak şekil aldıktan sonra 6ay ya da 1 yıl boyunca bekletilir, bunun dışında suya bırakılır bunun nedeni ağaç içinde bulunan öz suyun akmasıdır, bunun sonucunda çalgı aletinde çekme, burkma sarkma gibi sorunlar yaşanmaz. Bunun için ağaç özenle seçilmeli, damar ve dal budak gibi özellikler arındırılmalıdır. Daha sonra bekletilen ağaç içi işlenir, içi zımpara, multi denilen elektrikli bıçakla istenilen aksamı istenilen ebada oval, köşeli olarak işlenerek bir dahaki aşamaya hazırlanır.
Kemençede taban yüksekliği önemlidir, çünkü taban yüksekliği istenilen sesin çeşidine göre değişmektedir. eğer kalın ve pes sesli bir kemençe yapılacaksa taban (yan ) yüksekliğini daha yüksek tutmak gerekmektedir, kasnakta yan kalınlık 5 mm kadardır, sağlam ağaçlarda bu 3 mm kadar inebilir, böyle olursa sesin volümünü arttırır ve dolgun bir ses verir, yan kalınlık ne kadarsa taban kalınlıkla aynı ölçüde olur. Çünkü çalgı aletinin titreşim yapabilmesi için her tarafı aynı kalınlıkta olması gerekmektedir.
Maçka’daki kalın sesli bir kemençenin kapak boyu 40 cm, ön alt genişlik 9 cm üst alt genişlik 5.5- 6 cm bu ölçüler birer cm artabilir. Boğaz uzunluğu, elle tutulan yer 5.5 6 cm dir . elle çalındığı için elin kemençeye destek vermesi de önemlidir.klavye ortalama 8 cm olup genişliği 2.5 cm dır., Klavyede ki teller aşağıdan 2-2.5 mm,yukarıdan 0.5 mm civarında olmaktadır,bu oran kemençenin net ses vermesini sağlamaktadır
10 cm uzunluğunda tel bağlantı kısmına yöreye göre, eşek, uzuneşek, katır, Kurbağa, dipçik gibi terimler kullanılmaktadır.
Üç kulak üzerine hazırlanan kemençenin baş arka kısmının 4,5 cm derinliğinde 2.5 cm genişliğinde tellerin bağlantı kısmı oluşturmaktadır. Tellerin klavyeye temas etmemesi için burgu tarafındaki köprüde şimşir ağacından yapılmaktadır, köprünün sert ağaç olması gerekmektedir, çünkü teller zamanla eşiği yemektedir, ( daha önceleri klavye üstündeki eşik hayvan kemiklerinden yapılıyormuş, ancak zamanla artık kemik kullanılmamaya başlanmış)Kemençede klavye uzunluğu çok önemli eğer klavye 8 cm geçerse kemençedeki orantıda bozulmakta istenmeyen sesler çıkmaktadır.
Kemençede kulaklar çok önemlidir, kulaklar kesinlikle kemençenin kasnağı ile farklı olması gerekmektedir ( eğer kasnak ardıçsa, kulaklar aynı ağaçtan yapılmaz) eğer aynı ağaç olursa ( çıtlama yapar ) akort sorunu ile karşılaşılır, genellikle burgularda sert ağaçlar tercih edilir.
Kemençede yan yükseklik arttıkça sesin pesliği de artar, aşağı ön yükseklik 4.5 cm ise, yukarı arka yükseklik 4 cm dir, bunun nedeni kapağın ovalığının bozulmaması içindir. bu önemlidir eğer bu ölçülere dikkat edilirse doyurucu ve dolgun bir ses ele edilmektedir, ancak arka yükseklik ve ön yükseklik ölçülerinde orantısızlık olursa kemençe çalar ancak istenilen doyurucu ses elde edilmez, örneğin bir horonu çeviremezsiniz.
Kapak üzerinde deliklerin açılması kemençede çok önemlidir, 40 cm olan bir kapak boyundaki kaş 6 cm uzunluğunda ve 3 mm kalınlığında olmaktadır. ıki delik arasındaki mesafe 3 cm olmaktadır. ıki kaş mesafesi yukarıdan 24 cm, aşağıdan 16 cm mesafededir.( Yukarı : klavyeye yakın olan taraf, )
Kapak ölçüsü ne olursa olsun buradaki orantı 6/ 10 dur. Kapak üç bölüme ayrılır yatay olarak 3cm+3cm+3 cm olarak üç eşit aralığa bölünür.
Yukarıdaki standartlarda olan kemençenin eşik yüksekliği 2 mm olmaktadır, sürmene yöresinde daha da pes kemençeler yapılmaktadır, eğer klavye yüksek tutulursa tellerin kapağa deymemesi için eşik yüksek tutulur, ancak eşik ne kadar yükselirse kemençede net ses alma o kadar düşer,
Eşik altında direk vardır, halk arasında can direği denilmektedir can direği kemençede çok önemlidir, eğer olmasa kapakta çökme oluşur, ayrıca can direği sesi sadece kapaktan, tellerden ve can direğinin kasnakla beraber çok daha tiz hale getirir ve sesin çevreye çok daha yaygınlaşmasını sağlar.
Maçka yapısı kemençede yöresel adı “artıma-hartama,”karaçam denilen ladin ağacı, kapak için elde edilen ladin ağacı tamamen dağsız bölümünden hazırlanmış, kuzey yamaçta değil tamamıyla kıraç yerde büyümüş olması gerekmektedir. ( ağacın yaşının hesaplandığı dairesel aralıklar ne kadar sık ve darsa ağaç kraç yerde büyümüş demektir )kıraç yerde yetişen ağacın büyümesi yavaş olduğu için ağaç içindeki damarlarda daha ince olur, Mulağa denen yörede Maçka’yla Akçaabat arasında bulunan yüksek kesimden çıkan çamlar kemençenin en iyi göğüs ve kapaklık ağacıdır, pes sesli kemençede en iyi neticeyi vermektedir.
Ladin ağacından, yarma olarak gelen bu kapaklık ağaçların bir yıl kurumaya bırakılması gerekmektedir, ayrıcada Giresun’dan gelen, alucun denilen ladin cinsi ağaçlardan elde edilen kapakta damarlar çok ince olmaktadır, alcun ladin, saz (bağlama) yapımında en kaliteli ağaç olarak bilinmektedir, bu ağaçtan elde edilen kapak kemençeye takıldığında sesi pes verir.
Mulaga dediğimiz yörenin çamlarından elde edilmiş kapak kemençede kullanıldığında, çok daha canlı ve kuvvetli ses elde edilir. Kapak kesinlikle el rendesi ile işlenmelidir, kapakta inceltmede kâğıt zımpara takviyesi gereklidir, kâğıt zımpara 600 numaradan 100numaraya kadar ince işçilikte kullanılmaktadır. Makine ile yapılan işlemede kapak ta zedelenme olabilmektedir.
Kapak kemençe gövdesinde kullanılan ağaca göre değişmektedir. Erik ağacından yapılan kemençenin kapağı sert ağaçtan olmalıdır, erik ağacı sert bir yapıya sahiptir. Yumuşak kasnaklı bir çalgıya sert bir kapak takarsak kalınlık ölçülerinde problemler yaşanır. Kapak 2 mm hale getirildikten sonra yüzeye ıslatılmış pamuk sürülerek tüpte 5 dakika ısıtılmaya bırakılır. Daha sonra kapak özelliğini koruması için damarlarını çekip içindeki nemi atabilmesi için kemençe üzerindeki kapak eğimine eş değerde hazırlanmış kalıp üzerine konur ve madeni telle bağlanır, bağlı kapak kalıp üzerinde iki üç gün kalır bunun sonucunda damarlar oturur ve düzgün bir eğime sahip olur, çabuk sonuç almak için kalıp üzerine bağlanan kapak tüp ateşinde ısıtılarak kuruması hızlandırılmaktadır, ama bunu tercih etmemek gerekiyor. Aşırı sıcak ağacın damar hücrelerine değişik sertliklerde etkilemektedir, doğal şartlar zorlanmadan meydana gelen çalışma kaliteli çalgıyı ortaya çıkartır.
Bazı kemençe yapımcıları kapak üzerine ispirto döküp üzerini ateşleyerek üstten kurutup kaşık şeklini almasını sağlayarak bükmektedirler, ancak bu sakıncalıdır çünkü kapağın bazı yerleri yanmakta ve incelmekte diğer yerleri kalın olmaktadır buda kemençede sakınca yaratmaktadır.
Kemençede Kavis alan kapak kasnağa oturtulduktan sonra ip ile bağlanır,( en önemli unsur kapakla kasnak arasına sürülen tutkalın milimetrik olarak aynı ölçüde sürülmesi gerekmektedir) Eğer yapıştırma kapakla kasnak arasında kimi yerlerde kalın kimi yerlerde ince olarak bırakılırsa, kapağın titreşimini etkiler ve kemençede istenmeyen seslerin çıkmasına neden olur, Yapıştırmada ( boncuk tutkal ) Sıçak tutkal kullanılır, bir kap içine konan tutkal kaynamış su içine konularak sıvı kıvama getirilir bu kıvam çok önemlidir, o anki hava Sıçaklığı bile tutkalı etkiler, eğer ortam soğuksa tutkal hemen pelteleşir, bu arada yapıştırma olursa kapakla kasnak arasında hava boşlukları oluşur bu durum bile kemençede kötü ses çalmaya elverişli hale getirir, yapıştırma işleminden sonra kasnak 24 saat kurumaya bekletilir yapıştırma işlemi de yapım kadar dikkat edilmesi gereken bir husustur.
Yay kemençenin boyu kadardır, yaya atkuyruğu takılır, genellikle genç ve bakımlı atların kuyrukları daha dayanıklı olduğu için tercih ediliyor,( ayrıca kemençe yayında erkek at kuyruğu tercih ediliyor, çünkü dişi atın idrarı kuyruğuna temas ettiği ıçin daha dayanıksız olduğu söyleniyor, Sürmene de )
Yayın elle tutulan kısmının yerinde kıllar basit bir şekilde deri veya zımpara kâğıdı ile yaya bağlanır. Kıllar yay üzerine gerilirken, bağlanırken aynı at kuyruğu düşeyinde el tutma yerinden tutturularak bağlanmalıdır, çünkü atkuyruğu aşağıya doğru inceldiği için kıllarının tırtılları eyenin ağzı gibi aşağıya doğrudur, yay kemençeye sürüldüğü zaman tellerde takılmayı sağlar buda daha iyi bir ses rengi sağlar. Çam ağaçlarından damıtılarak elde edilen reçine ( halk ağzında zift ) yay sürüldüğünde tellerde takılmayı arttırarak kemençede daha iyi netice vermektedir.
Bir buçuk oktava yakın ses sahasına sahip olan kemençenin çift ses çalınması en önemli özelliklerinden birisidir., yayın ayna iki tele birden sürtülmesi ile iki sesli çalmak adettir.parmakla iki tele asılması ile daha çok dörtlü aralıklar elde edilir.Zil telinde çalınırken ikinci tel açıkta bırakılır,bazen altılı yedili ve başka aralıklarda duyulur.yayın sürtülmesi esnasında kemençenin sağa sola çevrilmesi, sürekli ses elde edebilmeyi sağlar.
Trabzon ilçelerinde kemençe yapımcılarının imal ettikleri kemençeleri inceleyecek olursak;
MAÇKA YAPISI PES KEMENÇE ÖLÇÜLERı;
Kemençe boyu : 51 cm
Tekne boyu : 40 cm
Geniş taban tekne
ön yükseklik : 4 .5 cm
Tutma yeri (sap) dar
Taban arka yükseklik : 4 cm
Geniş taban eni : 9 cm
Dar taban eni : 6 cm
Tekne taban kalınlığı : 4 mm
Tekne yan kalınlık : 4 mm
Tekne yan yükseklik : 4 mm
Klavye tel yükseklik
(Burgulara yakın kısım) : 0.5 mm
Klavye tel yükseklik
(tekne tarafında olan kısım : 2.5 mm
Kapak üstü kaş uzunluk- en : 6 cm – 3 mm
Kapak üstü kaşın tekne dar
Kısım uzaklığı –yukarıdan : 24 cm
Kapak üstü kaşın tekne geniş
Kısım uzaklığı –aşağıdan : 16 cm
Klavye : 8 cm
Klavye genişlik : 2.5 cm
ıki kaş arası mesafe : 3 cm
Tel alt bağlantı kuyruğu : 10 cm
Zil ( ince )tel : 0.25-028 mm
Orta tel : 0.28-0.30 mm
Kalın tel : 2 numara,sarma tel ( keman teli )
Yay boyu : 50 cm
Eşik yükseklik : 2 cm
Burgu bağlantı kafa derinlik –
Genişlik : 4.5 cm—2.5 c
Kapak kalınlığı : 2 mm
VAKFIKEBıR ;
Vakfıkebir’deki kemençe ölçüleri aşağıda verilmiştir. Kemençe yapımında ilk tercih edilen ağaç sarmaşık ağacıdır, ancak az ve zor bulunduğu için ardıç erik ve dut ağaçları daha çok tercih edilmektedir
Vakfıkebir yapısı kemençe;
Kemençe boyu : 48 cm
Tekne boyu : 38 cm
Geniş taban tekne
ön yükseklik : 3.5 cm
(sap) Dar Taban
arka yükseklik : 3 cm
Geniş taban eni : 9 cm
Dar taban eni : 6 cm
Tekne taban kalınlığı : 6.5 mm
Tekne yan kalınlık : 6 mm
Tekne yan yükseklik : 3 cm
Klavye tel yükseklik
(Burgulara yakın kısım) : 0.5 mm
Klavye tel yükseklik
(tekne tarafında olan kısım : 2.5 mm
Kapak üstü kaş uzunluk- en : 6 cm – 3 mm
Kapak üstü kaşın tekne dar
Kısım uzaklığı –yukarıdan : 23 cm
Kapak üstü kaşın tekne geniş
Kısım uzaklığı –aşağıdan : 15 cm
Klavye : 10 cm
Klavye genişlik : 2.5 cm
ıki kaş arası mesafe : 3 cm
Kravat : 19.8 cm
Tel alt bağlantı kuyruğu : 8 cm
Zil ( ince )tel : 0.25-028 mm
Orta tel : 0.28-0.30 mm
Kalın tel : 2 numara,sarma tel ( keman teli )
Yay boyu : 48 cm
Eşik yükseklik : 2.2 cm
Burgu bağlantı kafa derinlik –
Genişlik : 4. cm—2.5 cm
Vakfıkebir’de kemençe yapım ustaları kemençenin kalın ve ince ses elde edilmesini teknenin yapım aşamasında ortaya çıktığını belirtiyorlar, eğer teknenin yan ölçüleri kalın olursa tabanda buna orantılı olarak kalın bırakılıyor, ses sert ve ince bir sese sahip oluyor, eğer tekne ağzı ince olursa tabanda ince bir yapıya sahip olarak, kemençe daha tok bir sese sahip oluyor.Kapak ta genellikle ladin ( Kara sakız ) ağacı seçiliyor , ladin ağacının liflerinin ince , kapak renginin bundan dolayı beyaz olması., ve kemençenin dolgun ses vermesi tercih sebebi olarak belirleniyor.
Vakfıkebir’de kemençe gövdesi Dominiko denen boya kullanılıyor. bu kıvamın hazırlanışı kahverengi boya üzerine ispirto dökülüp boyanın sıvı hale gelmesiyle gövde üzerine sürülüyor, bu boya kemençe gövdesi üzerinde daha kaygan ince ve parlak ton almasını sağlıyor.
Kemençe boyunda olan yay ardıç veya gürgen ağacından yapılmaktadır. Bu iki ağacın seçilmesi hafif ve sağlam olmasından kaynaklanmaktadır.
… ince tel E
… orta tel A
… kalın tel D
TONYA ıLÇESı;
Tonya yapımı kemençede genellikle sert ve kuru olan Sarmaşık,ardıç ve dut ağacı kullanılıyor, ancak sarmaşık ağacı pek kullanılmadığı için son zamanlarda kemençede ardıç ve erik ağacı tercih ediliyor, Tonya yapımı kemençenin ölçüleri ;
Kemençe boyu : 55 cm
Tekne boyu : 40 cm
Geniş taban tekne
ön yükseklik : 4.5 cm
Tutma yeri (sap) dar : 27 mm
Taban arka yükseklik : 4 cm
Geniş taban eni : 10.5 cm
Dar taban eni : 7 cm
Tekne taban kalınlığı : 4 mm
Tekne yan kalınlık : 4 mm
Tekne yan yükseklik : 4 mm
Klavye tel yükseklik
(Burgulara yakın kısım) : 0.6 mm
Klavye tel yükseklik
(tekne tarafında olan kısım : 3 mm
Kapak üstü kaş uzunluk- en : 6 cm – 3 mm
Kapak üstü kaşın tekne dar
Kısım uzaklığı –yukarıdan : 32 cm
Kapak üstü kaşın tekne geniş
Kısım uzaklığı –aşağıdan : 23 cm
Klavye : 9 cm
Klavye genişlik : 3 cm
ıki kaş arası mesafe : 3 cm
Tel alt bağlantı kuyruğu : 12.5 cm
Zil ( ince )tel : 0.28
Orta tel : 0.28
Kalın tel : 2 numara,sarma tel ( keman teli )
Yay boyu : 55 cm
——————————- C # üst tel
——————————- G # orta tel
——————————- D # zil tel
SÜRMENE ıLÇESı:
Sürmene de yetişen ağaçlar kemençe yapımı için elverişli olmamaktadır, sulak yerde büyüyen ağaç makbul sayılmamakta kıraç yerde ve yavaş büyüyen ağaç çalgı yapımında daha çok tercih edilmektedir. Genellikle önce dut, sonra erik ( şehir eriği yemişli ) daha sonra ardıç tercih edilenler arasındadır. Tomruk içindeki dairesel halkalar kemençe yapım kalitesinde çok önemlidir ağacın yetiştiği yere göre halkalarda değişir.
Sürmene yöresinde yetişen ağaçların güneye bakan kısmı kuzeye bakan kısmına oranla daha fazla gelişmiştir. Burada kalın sesli kemençeler tercih edilmektedir, bunun için tomruğun içinden bir parça örnek alınır ve ona göre kemençenin kalın seslimi yoksa ince seslimi olacağı ağacın gevrekliliğine göre belirlenir. Karar verilir. Yumruları halkaları yoğun olan yerde kalın sesli kemençe çıkar, esnmeyen ve gevrek kısmından oluşur, zaten sürmene de kalın sesli kemençeler tercih edilmektedir.
SÜRMENE YAPISI PES KEMENÇE ÖLÇÜLERı;
Kemençe boyu : 51 cm
Tekne boyu : 41.5 cm
Geniş taban tekne
ön yükseklik : 5 .5 cm
Tutma yeri (sap) dar
Taban arka yükseklik : 5 cm
Geniş taban eni : 10 cm
Dar taban eni : 7 cm
Tekne taban kalınlığı : 3.5 mm
Tekne yan kalınlık : 3.5 mm
Tekne yan yükseklik : 5 mm
Klavye tel yükseklik
(Burgulara yakın kısım) : 0.8 mm
Klavye tel yükseklik
(tekne tarafında olan kısım : 2.5 mm
Kapak üstü kaş uzunluk- en : 6 cm – 3.3 mm
Kapak üstü kaşın tekne dar
Kısım uzaklığı –yukarıdan : 28 cm
Kapak üstü kaşın tekne geniş
Kısım uzaklığı –aşağıdan : 14 cm
Klavye : 8 cm
Klavye genişlik : 2.5 cm
ıki kaş arası mesafe : 3 cm
Tel alt bağlantı kuyruğu : 10 cm
Zil ( ince )tel : 0.25-028 mm
Orta tel : 0.28-0.30 mm
Kalın tel : 2 numara,sarma tel ( keman teli )
Yay boyu : 50 cm
Eşik yükseklik : 2 cm
Burgu bağlantı kafa derinlik –
Genişlik : 4.5 cm—2.5 c
Kapak kalınlığı : 2 mm
Trabzon sürmene de Ali Kemal BULUT tarafından birçok ağaçtan kemençe yapıldığı gözlemlenmiştir.
Bunlar sırasıyla, ıncir, Karaağaç, Kiraz ( mahalli ismi çıkar ), ceviz, selvi, erik, elma, dut, ardıç, kestane, atkestanesi, Erik, Kayın, şimşir, dut, mandalina, kiraz, Muşmul, Ayva, Orman gülü (yöresel ad komar ), hurma, ( yaban hurma ), Çınar, Dışbudak, Portakala, Kelebek, maun, asma, Kızılağaç, yaban söğüdü, fındık, Ihlamur, Akasya, Karayemiş,
1963 yılında yaptığı kemençelerde kravat bulunmamakta ve sap, klavye kısmı oldukça uzun bırakılmıştır, bunun nedeni bu yörede genellikle kemençenin fasılda kullanılmış olmasından dolayıdır.
Horon kurulduğunda, akla gelen ilk eşlik sazı kemençedir, kemençe teknik yapısı ve ses kapasitesi ile bir kapalı mekân çalgısı hüviyetindedir. Doğu Karadeniz musikisini diğer yörelerden ayıran en önemli özelliklerden birisi polifonidir. Polifoni daha çok sürekli pareler- benzer dörtlüler halindedir. Kemençe yayı, birinci telde çalarken genellikle açık olan ikinci tele, orta telde çalarken birinci veya üçüncü orta tele, üçüncü telde çalarken de ikinci tele aynı anda sürter. Bir telde parmaklar esas melodiyi çalarken, çoğu zaman komşu tele de aynı parmak, aynı anda basar, sonuçta pareler olarak ilerleyen sürekli dörtlüler duyulur.
Kemençeci, tetrakordu aşan melodilerde bazen ikinci tele yay dürmeyi devam ettirerek dem tutar. Usta çalgıcılar iki ses den melodi çıkarmanın yanında, boş olan üçüncü telide kullanarak, üçlü bir tını elde eder: Dörtlü aralıklı seslerden başka, ikili ve daha büyük aralıkta seslerde kemençede işitilir. Melodiler kesik kesik, sert bir tarzda ve oldukça yürük çalınır. Kemençeden çıkan tonsuz ve kesik melodiler çoğu zaman tekdüzelik arz eder. Buna karşılık hareket, melodi ve ritim bu tekdüzeliği unutturacak kadar canlı, coşturucu ve ilginçtir.
Horon, Karadeniz Bölgesine özgü bir danstır, bu dans, çabuk ve akıcı bir şekilde oynanır. Hem yalnız erkekler, hem yalnız kadınlar hem de karışık dansçılar tarafından oynanır ancak eşlik, hep kemençe tarafından yapılır.
Trabzonda üç çeşit oyun oynanmaktadır, bunlar ;
1- sıksara: bu oyun Maçka ve Tonya Sıksarası olmak üzere ikiye ayrılır, ikisi arasında figürlerce fazla fark yoktur.
2- Horon ( atlama )
3- Bıçak oyunu ( sallama )
SIKSARA
( NOTASI BU KISIMA EKLENECEK)
Karadeniz Bölgesinde değişik yörelere göre çeşitleri olsa da, bütün horonları birbirine bağlayan bazı karakteristik unsurlar bulunmaktadır. Horonu dansçılar ya yarım ay şeklinde ya da düz bir sıra halinde oynarlar. Horonun müziksel kimliği de dans edilen kısmı gibi hayret verici birçok özellik taşır. Ritmik olarak çabuk bir yedi sekizliktir. Horonun bitişi de hep ani olur ve şarkı söylendiğinde ritmik yapının bu halk dansında daha önemli olması nedeni ile sözler özellikle mısra sonlarında birçok zaman yarıda kalır.
Çoğu sözlü horon havalarında ve özellikle destanlarda, güfte dörtlüklerinin çalgıya fazla yer vermeden ard arda sıralanması da melodi tekrarlarını hatırlatan başka bir yöndür. Süit formu gibi ard arda çalınan ve okunan parçaların birbirine bağlanma şekilleri dikkat çekicidir. Bilhassa kemençe eşlikli türkü veya sözsüz ezgilerde parçadan parçaya geçişler, ya tonikte bir süre kalırlar ya da melodi kalıplarının yer değiştirmesi ile yapılır. Bazen çalgıcı, tonikte fazladan yaya birkaç kez sürterek mesaj veriri.
Trabzon’dan derlenmiş köy halk musikisi örneklerinde ambitus, genel olarak oktavı aşmayan bir genişliktedir. Bazı şehir muhiti türküleri ile yöreye civar yörelerden taşınmış parçalarda, bir oktav içinde kalan, hatta on iki ve daha yukarı ses genişliklerine ulaşan türkülerde vardır. Buna karşılık bilhassa vokal parçalarda ses genişlikleri dört- beş enstüramtal melodilerle birlikte çoğu zaman yedi ses civarındadır. Kemençenin teknik yapısında etkili olduğu düşünebildiğimiz dar ses sahalarında, melodiler adeta sıkıştırılır.
Dar sahalarda hareket eden melodilerde, ayrıca çoğu parçanın bilhassa karara varışlarda yeden sesini ısrarla kullanıldığı görülür,hatta bazı parçaların başlangıcında da yeden ve karar sesinden başlatılan melodiler dikkat çeker,. Bu çeşit parçalarda yanaşık seslerle hareket eden bir yada birkaç figür veya motiften sonra dörtlü veya beşli atlamalar olur, bu hareketler parçada çıkıcı bir seyir hissi veriri,. Bazı durumlarda karar sesinin altında genişleme yapıldığı da olur, Büyük ve küçük ses genişlikleri tam olarak anlaşılmadığından skalaların ( gösterge çizelgesi- yelpaze )kesin olarak adlandırabilmeleri mümkün değildir.
şehir musikisi halk musikisi örneklerinin aksine, kırsal kesim halk musikisi içindeki vokal (seslik ) parçalarda süslemeler ve heceler üzerinde nağme yaparak okuyuşlar fazla görülmez. Tempo ve kısa melodiler buna engel olur. Bu çeşit okuyuşlar, ağıtlarda ve yol havalarında görülür. Horon havalarında, melismatic okuyuşlardan ziyade, syllabic bir okuyuş tarzı hâkimdir. Trabzon Bölgesi türkülerinin 2,4, 5, 7, 9, ve 12 zamanlı usullerde olduğu görülür, 2 ve 4 zamanlı usuller “sallama ve Kol havası “ gibi parçalardan ayrı olarak “ horon havaları, karşılamalar ve atma türkülerinde bolca kullanılmıştır.* ( 5
Özellikle, açık hava eğlencelerine de tercih edilen davul-zurna da yörenin en yaygın çalgılarındandır. Trabzon’da yayla şenliklerinde, horon, horon düzlerinde kurulan geniş çaplı halkalarda, birden fazla davul- zurna yer alır. Trabzon’un batısında kalan köy ve kasabalara da bu çalgılar önemini korur.
Karadeniz yöresinde görülen davul ve zurna, diğer yörelere göre daha küçük boyludur. Yörede, davul yapımında, keçi derisi kullanılmaktadır. Kasnak kenarları çam ağacından deriyi saran çubuk fındık-kızılcık ağıcı kullanılıyor.
Trabzon yapısı Davulun ölçülerini verecek olursak;
KASNAK- ÇAP : Kara çam- 41 cm
TOKMAK TARAFI
( Deri Yüz ) : Keçi derisi
ÇIBIK TARAFI
( arka yüz ) : Davar derisi
DAVULUN ÇAPI : r :33 cm
DERı ÇEMBERı-
KALINLIK : çam- 30 mm.
TOKMAK : 35 cm çam
ÇIBIK : 36 cm – fındık
ÇEMBER BAğI : keten ip
Genellikle diğerlerine göre biraz daha küçük olan Trabzon davuluna ilin batı kısmında daha çok rastlanılmaktadır. Davula geçirilen deri ise genç keçi derisinden yapılmaktadır. ön yüz tokmak tarafına takılan deri ile çubuk tarafına takılan deri aynı kalınlıkta olmaktadır.
Küçük boylu zurna için yörede, cura zurna, zil zurna, ya da zil zurna tabiri kullanılır. Batıdan doğuya doğru gidildikçe küçülmesi coğrafi bir özelliktir. Tiz ve kıvrak melodiler çalabilmek için bu boyut idealdir. Davul zurna ile yörede daha çok sözsüz havalar çalınır. Zurna eşliğinde sesli parçaların seslendirilmesine ender rastlanır.
CURA ZURNA
UZUNLUK : 19 cm
LÜLE (Ethem kutru) :
AğIZ GENışLıK( Zurna Borusu) : 5 cm
GÖVDE YAPISI : Erik
DELıK SAYISI : ÖN- 7 – ARKA-1
GELıN ALMA – (Davul- zurna )
Trabzon Bölgesinde görülen nefesli çalgılar arasında “ dilli kaval” da, önemli bir yer tutar. Kaval da horonların önemli eşlik çalgılarından birisidir. Daha çok kapalı mekân çalgısıdır, Evlerde ve konaklarda bu çalgı ile horon oynanana bilmekte ise de açık havalar da ses yetmezliğinden fazla tercih edilmez. Anca yaylara çıkarken yada inerken yollarda yada horon düzlerinde çalınabilir. Kavalın tavrı tulum ile büyük benzerlik gösterir. Tulum gibi kesik ve sert vurgulamalarla çalınır,4
Trabzon yapısı dilli kaval ;
GÖVDE YAPISI –
UZUNLUK : Erik, 45 mm
KAVAL ıÇ ÇAP : 15 mm
SES ARASI MESAFE : 28 mm
DELıK SAYI : 7 ön delik
1 arka delik
SES GENışLığı : 1.5 oktav
Trabzon’da vokal, Enstrümantal ve Vokal- Enstrümantal olmak üzere üç tarz musiki görülür, açık ve kapalı mekanlarda; düğün dernek bayram gibi kadın- erkek eğlencelerinde, bazı geleneklerde ve özellikle horonlarda icra edilen en yaygın tarz enstrümantal ve vokal enstrümantal musikidir.
Trabzon’da sahilde söylenen havalara yalı havası, iç yerlerin türkülerine ova havası, irticalen atışmaya başlamasına da koşma denir. Yörede halka halinde oturarak söylenen türkülere oturak havası, bazı serbest ritimli türkülerin ardından çalınan usullü parçaya da doğraması adı verilir.Trabzon’da melodi anlamında Kayda/ kayıda/ gayda/ gayde tabiri vardır.kayda bir çalgı tarafından seslendiriliyorsa kemençe kaydası, tulum kaydası, kaval kaydası gibi çalgı adıyl; herhangi bir yöreye ait olduğu belirtilecekse Beşikdüzü kaydası, Akçaabat kaydası gibi yer adıyla birlikte söylenir.
Trabzon yöresinden derlenmiş vokal ve vokal- enstrümantal melodiler incelendiğinde, biçim yönümden büyük benzerliklerle karşılaşılmıştır. Trabzon türküleri esasta dörtlüklere dayanır. Dörtlüklerin çoğu mani tarzında ve bağlantısızdır.bağlantı mani dörtlükleri de vardır. Bağlantısız mani dörtlüklerin ard arda bağlandığı destanlarda da melodik biçim genellikle ( a+ b)şeklinde iki bölmelidir.ancak biçim, güftenin uzunluğu ile bağlantılı olarak değişmektedir.*(6)
Bilhassa enstrümantal horon havalarında ezgilerin biçimi daha karmaşık bir kuruluş gösterir. Güfteli melodilere nazaran daha fazla tekrarlanan kısa melodilerin, özellikle ortada ve sonda cümle genişlemeleri ve kararı gecikmeleri daha fazladır. Bu kez genişlemeler oyun boyunca sürer. Oyun türkülerinde musiki cümleleri çoğu zaman okuyanın zevkine göre değişmekte, cümle içinde eksik yada fazla ölçülü eğişlik melodi yapıları ve düzensiz tekrarlar olmaktadır. Bu durum ise, biçim yönünden zorlamalar meydana getirir. Cümleler ve özelikle bölmeler içinde motifler uzun süre devam ettirilir. Bölmelerin değişmesi sırasında ton değişikliği ve ritim değişikleri göze çarpar. Böyle durumlarda, bazen haykırışlarla bölme değişikliği ifade edilir. Oyun içinde yapılan bölme değişikliği, ayrıca; yeni bir figüre geçişi temin eder.
Trabzon yöresi halk musikisinde vokal, enstrümantal ve vokal enstrümantal parçalar serbest ritimli ve usullü olmak üzere iki çeşittir. Yol yayla havaları, bazı ağıtlar, atma.takma türküler, çoğu şehir muhiti kadın –erkek ağzı anonim türküler, üçlemeler, düğün havaları, kına havaları ve özellikle vokal – enstrümantal tarzdaki horon havalarının hemen hepsi usullüdür. Bazı usullü parçalarında karara varışlarda- çoğunlukla kararı geciktirerek-genişleyerek serbest bir ritme dönüştüğü görülür.sonuçta doğu Karadeniz halk musikisinin metrik yapı zenginliği yene yeni ortaya çıkarılmaktadır. Bölge musikisinin en önemli özelliklerinden biri de, ritimlerin hızlı tonlamalarıdır. Yakın zamana kadar pek fark edilemeyen ve bu yüzden melodilerin notaya tespitinde yanışlıklar yaratan hızlı ritmik tonlamaların, zaman içinde, bünyesinde zengin ritmik birleşimler barındırdığı ortaya çıkartılmıştır.
ış VE MESLEK TÜRKÜLERı
Toplumun günlük yaşantısının önemli bir kısmını kaplayan iş ve çalışma hayatının türkülere geçmesi ve orada şekillenmesi tabidir. ış ve meslek türkülerinde çalışma hayatımız ve mesleklerin özelliklerini çok yalın ve samimi bir şekilde görürüz bu tür türkülerde bahsedilen meslek veya iş ile türküler arasında yakından bir bağ aramak gerekmez. Hanelerde ufak bir iz veya bağlantıda küçük bir ilgi kafidir. Çoğunlukla temsili karakteri vardır. Büyük bir kısmını karşılıklı söylenen türküler meydana getiriri. Bazılarında bir sanatın özel prensiplerini, usta- çırak ilişkilerine ait bazı gelenek ve yargıları buluruz.
Yılın dokuzuncu ayında Trabzon’da mısırlar toplanırken söylenen türkü
KEMENÇENıN BAşINA
Kemençemin başına meni sürerim meni
Allah’tan bulasıca deli ettin ha beni
Kapısında armudun dibi görünür dibi
Yarın boyuna baktında dolma ciğara gibi
Ha buradan aşağıya bir iniş ineceğim
Varma güzelim senide benmi düşüneceğim
Yaylanın soğuk suyu deldi bağrımı deldi
Öperken yanağından saçı ağzıma geldi
Balabelli tabanca tak beline süs için
Alda beni gidelim ellere inat için
Ne uzundur ne uzun Trabzon’un yolları
Ölçüye de bir gelir ikimizin boyları
Alır giderdim onu adam çıkmazdı soyları
Aduna dolandığım niye yiyesun beni
Ha o gavur ninen diyecekmisin beni
Bahçasının götüne darı kazarım darı
Yüreklerimi yaktı canımıda al bari
Beni çoban ettiler altmışaltı koyuna
Adamı dolandırım uzun ince boyuna
Eri dağların karları belki bir çiçek açar
Alamam seni desem kız senin keyfin kaçar
Kemençemin başına meni sürerim meni
Allahtan bulasıca vurduracaksın beni
Vurduracaksın beni gani olursun gani
Allahtan bulasıca olmuşsun iki cani
Ramis KANDıL
ıNEK TÜRKÜSÜ
Hikayesi; Rasim kandil,askerden geldikten sonra, başından geçen olayı olduğu kendi ağzından aktarıyor;
Ben askerden geldim, bu yayla sis dağı, bizim yaylamız var sis dağı oraya bir gezmek için , bir dolaşıyım dedim çıktım oraya baktım bir adamcağız var orada inek kesmiş, ineğin etinin yenecek bir vaziyeti yok, böyle yağı tuzu yok eskiden böyle mallara bakmazlardı zayıf olurdu ,şimdi bunun yanından geçerken osman dayı hayırlı olsun etin yağlı dedim o adama, Ramis dedi hoş geldin safa geldin et alacakmısın bana ,ben bir, iki kilo alırım hani bir şey olusa yemem atarım dedim, ona karşılık alamamda diyemedim, alırım dedim burada bir duman geldi , çiğisel geldi yağmur yağıyor,hatır belasına dedimki arkadaş ver bakalım bir kilo bu şimdi orada et yığılı duruyor kimse almamış eti böyle kesti ortadan aşağıya koca kapı gibi bir şey iki kilo dedim beş ki,lodanda fazla zaten ne yapacağım ben onu bu sefer bunu alalım hadi, kıramadım herifi ya,
Bir camadan buldum camadan böyle eti camadanın içine koyacaksın, bizde camadan derler böyle bizde büyük , bu camadanın içine bunu koydum, eti koydum ama yarısıda dışarıda yani camadana sığmadı böyle büyük verdi bana eti, neyse böylece elime aldım arkama dayadım onu sırtıma ben gerisi geriye dönüyüm dedim, böyle çimenler doğru geliyom, bir ormana doğru geliyordum, bir guzgunlar ,sırtımda et görünüyor böyle , ben böyle geliyom , bu şimdi bana böyle dalıp dalıp çıkıyor , orada ben oyana dönüyom buyana dönüyom ,yiyecekler beni, beriye dönüyom derkene ileride bir adamcık gidiyor çağırdım onu arkadaş , kartallar beni kaldırıyor eğlen dedim adam eğlendi ,
O kartallarda başımda uçak gibi vurup çıkıyor, et görünüyom ben , vurup vurup geçiyor, neyse o adamda geldi ,beni kaldırıyor, akşam namazı oldu geldim eve , benim bir annem vardı babam öldüydü ,eti geldim dayadım oraya bu ne dedi be köye senmi bakacaksın dedi ne yapacağız bunu , e bana verdiler ben aldım geldim , bol getirdim yerik falan dedim , olum bu yenirmi dedi , bir balta al , bizde nacak derler , şimdi baltayla bu eti kesiyim doğruyumda kazana biryerler koyarık dedim , vuruyom balta kesmiyor, baltanın küpüsüyle vuruyum kemiklerini kırıyım ,dedim şöyle geliyim dedim bir paktım balta küpüsüyle vurunca balta böyle ayrılmış , bölmüş aşağı neyse o artık doğruyamadık onu bunu koyduk kazana pişti kapkara karardı et pişmedi kazanı eti döktük , yiyemedim o zaman ben şimdi annemde balta kırıldı dedi odunum getti dedi pişmedi bu zarar dedi , ne yapayım hatır belasına aldım dedim şimdi ben arkadaş param yok balta almaya baltayı kırdık fakirlikte vardı , o arada neyse baltasız kaldık, bir tonda odun yandı altında , yani iki gün pişti, yani büyük bir zarar, o zaman ben şimdi yaptım, ben şimdi kendi kendime dertleştim, aldı bir şarkıyı bir türkü yaktım; ,,
KESTıM DANA DEğıLMı BAK KANINA
Evlerinin biyanında akşamdan mezarlığa
Bu gün cumarteside be gittim pazarlığa
Asker ettiler beni kurradayım kurrada
Bakarım kahraman o inek kesmiş orada
Kestim dana değilmi bak kanına kanına
Ağır usul yanaştım ben osmanın yanına
Yeni evin üstüne baca vururum baca
Dedim ki Osman dayı etin kilosu kaça
Ha bu etin parası yedi yılda bitecek
Kilo işi satılmaz batman işi gidecek
Ha burada yukarı dağa çıkalı dağa
Dedim ki Osman dayı bir batman daha dart bana
şimdi bir batman darttı sekiz okkadan çoktur
Kaburgasına na baktığım bir serçe yağı yoktur
Evlerinin bir yanında hindi kovalarım hindi
Bir serçe yağı yoktur biz napalım şimdi
Sarı gözlü ceylanın yere giresin yere
Bir serçe yağı yoktur bizde aldık birkere
Kapısında armutun dibi görünür dibi
Kaburgadan çitleri uçar camlama girdi
Yollar beri gelirken daktım onu değneğe
Kanlı kayadan düşse zarar olamaz ineğe
Ha bu zavallı oğlan çok laflara kanıyor
Değneğin tepesinde çıra gibi yanıyor
Ha o elin atını uşak korkmuşta takaruk
Çok o karu doldurma bir yari yakaruk
Nazlı yarin yüzünden deli gezerim deri
Bir yeri yakaruk orman askeri gelir
Ha buradan o karı dağa çıkarım dağa
Sise beri gelirken şahın daldı bana
Kar yağdı kapattı kapının gerisini
şahın çıkardı yazdı gözümün birisini
şu karşı ki dağda deve yayılır deve
Oldu akşam namazı ben geldim bizim eve
Odun yaprak çalısı ben kuruya kuruya
Hemen geldim içeri eti attım şuraya
Ne geldiyse söyledim ha bu benim dilime
O zamana kadar baltayı aldım elime
Uşaklar o eti tam ongünde pişirdi
Baltanın küpüsünü vura vura düşürdüm
şimdi balta kırıldı ramis nereden alsın
Bu dünyada o inek darağacında kalsın
Ne cevap vereceksin sarıdaki kapıya
O köylünün itleri hep toplandı kapıya
Kestim parmağımı bak kanına kanıma
Kimiside gitmemiş o osmanın yanına
Oturdum sofrasına katık yemedim katık
O osmanın etine son veriyorum artık
Ramis KANDıL
DıK HORON
Ey kadırga kadırga bir yamanın belinde
Alıp seni gidelim ne var benim elimde
Beni çoban ettiler altmışaltı koyuna
Adamı dolanırım ince uzun boynuna
Otu serdim kapıya güneş kurusun diye
Bana zılgıt saldılarda yari unutsun diye
Eller ne derse desin uçan kuşu dutamam
Bende nazlı yarimi ölürsem unutamam
Adına dolandığım yiyecek misin beni
Varıp gidip kocana diyecekmişsin beni
Kestanenin söğüdü kimden aldın öğüdü
Baban Müslüman olsa seni bana verir mi
Ben sana yalvardıkça senin gönlün büyür
Ha buradan aşağıya uçma güzelim uçma
Ben olduğum yerlerde eller ile konuşma
Ha buradan aşağıya gider benim yollarım
Yar başının altında yastık olsun kolların
Pişman etti ağlamaz konuşalım el altı
Bu bizim konuşmamız telgrafımıza kaldı
Mektup yolladım sana uzun postayı kolla
Postanın arkasını desteyle de yolla
Ağır ağır kokuyor sis dağı kokuları
Aynı geldi yine erkeksi kapıları
Sise gidelim sise sisin yolları çise
Ramis KANDıL
KADIN OYUNU – SOLDO
Ay buluta buluta Mendilim kaldı duta
Kalırsa kalsın duta yenisi var sandıkta
Daşı geçelim yarim yüzü neşeli yarim
Anan oldu yare senden geceli yarim
Kemençemin üstüne beni yarimi yarim
Kadırganın yolları geçtim sizden yarim
A benim kadıni kadırgada sattılar
Aramız iyidi armızı bozdular
Çemberimde gülliye gülmedim doya doya
Güzelliği yaz diye sürdü yüzüne boya
Faulye ektimde narın kabuğu sarı
Dudakları nar gibi yanakları al gibi
Kimin yari var gönlümdeki yar gibi
Peştemal aldım kuşan yüzük yolladım oyana nişan
Gece gündüz peşinde kız nedir çektiğim ağalar
Beri bağırır beri taşın altında yeri
Baktımda aşık oldum azına dişine
Biryamanlı peştamalda dolaştırdı peşine
Garga bakharıda garga şu karşıki damdan
Al kız beni yaranada ferhat gibi sallan
Aha ankarada oldu yüreğim oldu yara
Allah bellalar versin benzettin mundara
Nişanladılar seni ah duyamadım seni
Vakvıkebir yukarı Tonya diyorlar Tonya
Sevdim de alamadım seni ey gidi dünya
Ateşe kodum kaplar içinde sular kaynar
Biz bilirde yapardık onla biz osaydık bekar
Masa üstünde bira içerim arasıra
Ah kız açtın içime vadeler kadar yara
Nuri KÖSE
KAR YAğAYI
Hayde çıkalım dağa
Dağlar olsun evimiz
Her Komardan bir yaprak
Olsun keremitumuz
Kar yağayı yağayı
Evin kaburgasına
Benzeyi güzelcugum
Gelin abulasına
Güneş vuriyi güneş
Kuru çam diplerine
Yılan olsam da girsem
Yarimin yüklerine
Güneş Vurıyi güneş
Kuru çam diplerine
Yılan olsam da girsem
Yarimin yüklerine
Olmadı alamadım
Damarından kanından
Doymadan ölmiyecegum
Senin gibi hanımdan
Kızılağaç fidani
Yaş iken eğilecek
Güzellikte iş yoktur
Komuğu sevilecek
Zifin çiçeği sari
Gitmez dağların karı
Sen da sevdun Azrail
Benim sevdiğim yari
Olayım o gözlere
Akar karadır kara
Yat dizimin üstüne
Ziliflerini tara
Keçi geliye keçi,
Kelecuğu boynunda
Geceler sabah olsa
Ayişemun koynunda
Maçkanın yollarında
Baksana kayalara
Liforladi ormanlar
Çıkalım yaylalara
Kayna kazanım kayna
Babamın ocağında
Allah canımı alsın
Ayşemin kucağında
Çamdan geçtim pelite
Gız perilerin yite
Nene seni vermeyi
Benim gibi yiğite
Haburadan aşağa
Eniş gidelum eniş
Koydun beni sevdaya
Sen duruyisin geniş.
Eyüp EYÜBOğLU
MAÇKA YOLLARI TAşLI
Ağasar Tirebolu
Giresunda kayıklar
Sevenler sevduğüni
Gece gündüz sayıklar
Maçka yolları taşlı
Hoş geldun sarı saçlı,
Qannen mi vurdi seni
Doymama gözlerin yaşlı
Evin başında elma
Sallanır vurur dama
Kız oynadım seninlan
Almazsan beni alma
Horoni oynamadan
Horon yeri düz olmaz
Giyinip kuşanmadan
Kocakarı kız olmaz
Burası yayla yolu
Yolverin geçenenler
Ne has sevdalık sorar
Ya bakın çümenlere
Deniz dalgalı idi
Ayşem gelemedinmi
Ben seni göresledim
Sen göreslemedinmi
VURDUM YAYLA YOLUNA
Vurdum yayla yoluna
Çifin çiçeği güzel olsun
Aldığın güzel olsun
Ne edecesun mali
Evin başı düz olsun
Ökğüzlen de sürülür
Aldığın güzel olsun
Ekmeksizde durulur
Evin başı bayırdan
Öküzlen de sürülmez
Aldığın güzel ama
Ekmeksiz de durulmaz
Beş para da paradır
Değişelim gözleri
Seninkiler karadır
Tenekeden hemayıl
Ben onu takarmıyım
Yolları altın olsa
Dönü da bakarmıyım
Kara kara kazanlar
Karı yazı yazanlar
Cennet yüzü görmesin
Aramızı bozanlar.
ÇIKTIM EVıN BAşINA
Biz varız yedi kardeş
Ben ayrı anadanım
Bu Dünyadan fayda yok
Kayırsın yaradanım
Çıktım evin başına
Çaplamalar direksiz
Babasının bi kızı
Ettioni yüreksiz
Bir taş attım sazlara
Gitti vurdi kazlara
Yıktı umutlarımı
Koydu beni mezara
Kara bez asacağım
Ben kızımın salina
Hiç kimse güvenmesin
Babasının malina
ANONıM
ıZME HORON HAVASI
( Ocaklı Köyü )
Habu izme horoni da
Kimden öğrendin oni
Varidi topal halam
Ondan öğrendim oni
Horoni oynamadan
Horon yeri düz olmaz
Giyinip kuşanmadan
Kocakarı kız olmaz
Ah kemençe kemençe
Nerdeydin dün gece
Vurur kırarım seni
Eğlencesin eğlence
Maçkanın soğuk suyi
Deldi bağrımı deldi
*(1) SAYGUN Adnan –Rize ve kars Havalisi Türkü, Saz ve Oyunları hakkında bazı malumat
*(2) The new grove’s Dictionary of Music and Musicians Absiklopedisi.” Kamancheh maddesi
Yazarlar; Jean during, Robert At’ayan, Johanna spector, Scheherazade hassan, R.conway Morris
*(3) EMNALAR Atınç ,Tüm Yönleriyle Türk halk müziği ve Nazariyatı ızmir: Eğe ünv.basımevi 1988
*(6) Adnan Saygun, Anadolu Dansları ve Bunların ayinsel Niteliği üstüne folklore doğru
Journal of the international folk Music Council, c.II, s 10- 14
*(2 ) A.Adnan Saygun, Bela bartok’s Folk Music reseach in Türkey, editör laszlo Vikar
( budepeşte ;akademiai Kiado 1976, 308
*(5) Saygun ,Rize, Artvin ve Kars havalasi Türkü; saz ve Oyunları hakkında bazı Malumat
YARARLANILAN KAYNAKLAR
SAYGUN Adnan: Ahmet Adnan saygun’un keman Yapıtları, BıR
BıR KEMANCIYA REHBER
ÖZBEK Mehmet: Türk halk Müziği çalgısı Bilgisi
BAYRAKTAR Ertuğrul
SUN Muammer
TUğCULAR Erdal
ÖNDER Burhan
PıÇKEN Laurence: Folk Musical Instuments Of Türkey, Oxford
University pres. New York Toronto, London.
şENEL Süleyman: Trabzon Bölgesi halk Musikisine Giriş
BARAN ılhan: Trabzon ve Rize Bölgesi yerel Küğü
Ankara s. 104- 112s 133- 135
BAYKURT şerif : Türk Halk Oyunları, Ankara1965.
GAZıMıHAL-Mahmut Ragıp : Karadeniz kemençesi, TFA, Y.13, C.6 S. 137 Yurt oyunları katoloğu 3 cilt
TÜFEKÇı , Nida : Trabzon ili / halk Müziği ve Geleneksel Oyunla
Y.Ansk. C 10, fas 130,1884 s 7259-
CıHANOğLU Selim: Trabzon’da Oynanan horonlar
KAYNAK KışıLER ;,
Soyadı Adı : KANDıL Rasim
Doğum Tar. : 1941
Eğitim Dur. : ılkokul 3. sınıf
Meslek : Recber, şalpazarı Geyikli Beldesi doğumlu
Medeni dur.
Çocuk : Evli, 5 çocuk
Soyadı Adı : AYDIN Yakup
Doğum Tar. : 1970
Eğitim Dur. : Ortaokul
Meslek : Kemençe yapımcılığı
Medeni dur.
Çocuk : Evli, 3 çocuk-Vakfıkebir
Soyadı Adı : UZUN Kürşat
Doğum Tar. : 1953
Eğitim Dur. : ilkokul
Meslek : marongoz, Kemençe yapımcısı
Medeni dur.
Çocuk : Evli, 5 çocuk-Tonya
Soyadı Adı : SANCAK Hasan
Doğum Tar. : 1949
Eğitim Dur. : ılkokul
Meslek : Ahşap ev ustalığı, kemençe yapımcısı
Medeni dur.
Çocuk : Evli,5 Çocuk,Sürmene
Soyadı Adı : EYÜBOğLU Eyüp
Doğum Tar. : 1960
Eğitim Dur. : Üniversite
Meslek : Öğretmen, Kemençe yapımcısı
Medeni dur.
Çocuk : Dul, 2 çocuk –Maçka Çatak Köyü
Soyadı Adı : BULUT Ali Kemal
Doğum Tar. : 1938
Eğitim Dur. : Üniversite
Meslek : Öğretmen emeklisi
Medeni dur.
Çocuk : Evli 4 Çocuk,Maçka
Soyadı Adı : NEşET tepe
Doğum Tar. : 1953
Eğitim Dur. : Lise
Meslek : Müzisyen, ( Zurna )
Medeni dur.
Çocuk : Evli, 6 çocuk – Akçaabat
Soyadı Adı : ÇıHAN Bayram
Doğum Tar. : 1956
Eğitim Dur. : ılkokul
Meslek : Müzisyen ( Davul )
Medeni dur.
Çocuk : evli, 2 çocuk -Akçaabat
Soyadı Adı : TARHAN Ali
Doğum Tar. : 1950
Eğitim Dur. : ılkokul
Meslek : Memur
Medeni dur.
Çocuk : evli 2 çocuk-vakfıkebir şalpazarı
Soyadı Adı : KÖSE Nuri
Doğum Tar. : 1962
Eğitim Dur. : Ortaokul
Meslek : Müzisyen ( Kemençe )
Medeni dur.
Çocuk : Evli, 2 çocuk
Soyadı Adı : BAHADIR Rahmi
Doğum Tar. : 1961
Eğitim Dur. : Müzisyen ( kemençe
Meslek : Ortaokul
Medeni dur.
Çocuk : evli – ?
Soyadı Adı : SıYAH Mustafa
Doğum Tar. : 1965
Eğitim Dur. : ılkokul
Meslek : ışci,Kemençe icracısı
Medeni dur.
Çocuk : Evli,3 çocuk-merkez
Soyadı Adı : BAYRAKTAR Ali
Doğum Tar. : 1930
Eğitim Dur. : ılkokul
Meslek : Marangoz;kaval icracısı
Medeni dur.
Çocuk : Evli, 3 çocuk Tonya Çaykara