Kemençe garip mi kalacak?
Karadenizlileri horon teperek coşturan çalgısı olan kemençe, günümüzde usta yetişmediği için zamana yenik düşme tehlikesi ile karşı karşıya.
Ordu’da kemençe sanatının yok olmaya başlarken, Giresun ve Trabzon illerinde kemençe üretimi devam ettiği öğrenildi. Elişçiliği kullanılarak yapılan bir kemençenin 3 günde yapıldığı belirtilirken daha çok ardıç ve erik ağacından
yapılan kemençenin daha çok ses çıkardığı ifade edildi.
Farsça kökenli bir kelime olan kemençe, aynı dildeki keman, (yay, kavis) kelimesi ve küçültme eki çe’nin bir araya gelmesinden oluşur ve yayla çalınan küçük saz anlamını taşırken, Orta Asya’da şekil olarak bugünkü kemençeye tam benzemeyen, fakat onun atası sayılabilecek bir çok saz görülüyor. Orta ve Uzak Asya Müslüman ve Moğol saz takımlarındaki yaylı sazlar incelendiğinde farklı isimlere de rastlanmakla birlikte (örneğin Kırgızistan ve Özbekistan’da Kıyak) çoğunlukla ‘Kemençe veya Kemançe’ adının verildiğine ve ‘Iklığ – Iklık’ adıyla beraber kullanıldığına rastlanılıyor. Benzer şekilde Fransa’da ‘Pochette (poşet)’ ıngiltere’de ise ‘Kit’ olarak adlandırılan ve kemençe ile benzerliklere sahip yaylı çalgı türü olduğu biliniyor. Kemençenin (–çe) ekindeki küçültme anlamı pochette kelimesinde de var. Kemençe kelimesi bugün Türkiye dışında ıran, Ermenistan, Yunanistan, Gürcistan, Azerbaycan gibi pek çok ülkede kullanılmakta. Günümüz Türkiye’sinde biri klasik Türk müziğinin Armudi kemençesi, diğeri ise Doğu Karadeniz halk müziğinin Karadeniz kemençesi olmak üzere iki tür kemençe kullanılmakta. 18. yüzyıl sonlarına kadar Türk müziğinin tek yaylı sazı olan kemençenin yerini, Batı’nın önce Viola d’amore’si (sinekemanı adıyla), sonra da Violino’su (keman) aldı. Ancak, Karadeniz kemençesi horonlar sayesinde, armudi kemençe ise 19. yüzyıl ortalarına doğru girdiği fasıl topluluğu içinde günümüze kadar geldi.