Haçkalı Hoca’nın ikinci eşi Zehra Hanım’ın yeğeni Sevim Eyüpoğlu’nun anlattığına göre;
Çocukluğumuz ve gençliğimiz Hoca’nın evinde geçti. O zamanlar iki katlı bir evde oturuyorduk. Hoca alt katta otururdu. Ben üst kattaki odamda otururken okul için para lazım oldu. Yanımdaki hizmetçi kıza Hoca’ya gidip benim için para iste dedim. Hoca biraz celalli olduğu için ben isteyemez ve çekinirdim. Hizmetçi Hoca’dan para isteyince, Hoca;
-Eyvah! Kızcağız kırk yılda bir para istedi, bugün de bende para yok! demiş.
Ben oldukça kızdım ve;
-Herkese para veriyor, bana gelince yok diyor! Dedim ve hizmetçiyi tekrar Hoca’ya yolladım.
Hoca bana bir kese kağıdının içinde bir parça peynir şekeri gönderdi. Sebebi neydi bilemiyorum ama Hoca’nın cebinden peynir şekeri hiç eksik olmazdı.
Hizmetçi;
-Sana şeker gönderdi deyince! Sinirlenerek, kese kağıdını duvara fırlattım ama fırlatmamla birlikte gözlerim fal taşı gibi açıldı. Çünkü paketin içinden şangır şangır para saçıldı. Bir sürü ıslak ve yağlı para. Zannedersem iki yüz tane para ama o tarihler için çok kıymetli bir para.